27 Kasım 2012 Salı
Affeyle güzel yarim
Çok seven çok yanılır..
Özür dilemek acziyet midir?
Yoksa kusurundan haberdarlık mıdır?
İnsan haberdar olduğu kusru neden işler?
Kırık köprü de yürüyen bilmez mi ki düşer?
Uçurumlar çıkar
her gelmek istediğimde sana.
Beni durduran uçurumlar değil,
Hasret girdi aramıza.
Ben çok sever çok koşarım
yorulmaksızın peşinden
Yalnız seninle yaşarım
Ruhum çıkar bedenimden...
Dünyaya hükmeden kalbimi bıraktım avuçlarına
Bir sürü bez parçasını astım ağaç dallarına
Gözlerine bakınca düşünemem, neyleyim
Kırdıysam seni affeyle güzel yarim
13 Kasım 2012 Salı
Bir güzele ...
Bir güzele sevdalandım..
Oda sevda derdinde..
Her gün aşık oluyorum,
Her gün aşık oluyorum,
Hiç ileri gitmedim sayıyorum yerimde..
Gözlerinde bir ben gördüm
Kayboldum içinde
Anlattım derdimi amma
Anlamamak derdinde
Kayboldum içinde
Anlattım derdimi amma
Anlamamak derdinde
Gözyaşlarını sileyim istedim
Mutlu olmayı çok hakediyordu
Duygularımla besledim
O hep geri gidiyordu
Mutlu olmayı çok hakediyordu
Duygularımla besledim
O hep geri gidiyordu
Dur! dedim gitme benden uzaklara
Kalma sakın bensiz
Kalma sakın bensiz
Dur dedi sakın yapma
Senle ben asla olamayız biz
Senle ben asla olamayız biz
Özlüyorum derken sesim titrer
Ağlayamam susarım
O hep kendi yolunda gider
Ben ardından bakarım
Ben ardından bakarım
Yazdıklarım anlamsız birer cümle
Belki okurken çok seviniyor
Onu ilk gördüğümde
Söylemiştim biliyor...
Belki okurken çok seviniyor
Onu ilk gördüğümde
Söylemiştim biliyor...
Uzak durmak hataydı
Bunu şimdi anlıyorum
Herşey geçti gitti
Tek başıma ağlıyorum
12 Ekim 2012 Cuma
Pilli bebek – Fotoğraf' ithafen
Bir şarkı bu kadar çabuk ağlatır
bu kadar içine dokunur insanın
sen yaklaşmaya çalıştıkça uzaklaştırır
sevdiklerinden koparır
hayatın rengarenk olduğunu düşündüğün
en aciz anında tutar kolundan
seni siyah beyaz bir fotoğrafın arka planına atar
değersizleştirir, kıymetsizleştirir
arka fonda ortama uyum sağlamaya çalışırsın
hiç yokmuş gibi
görmemek için gözlerin kapanır
sabretmek için avuçların sıkılır
ve bir ömür ayakta duracağını bilmek
daha güçsüzleştirir halsiz bacaklarını
boynun, yastığından mıdır?
yoksa hep boynu bükük olacağından mıdır
sola yatar
bir küçük emrah bakışı kapalı gözlerinde belirir
pazarda annesini kaybetmiş bir çocuğun
en çaresiz anındaki ifadeler yapışır yüzüne
tiksinirsin
arkanı dönersin her şeye
daha çabuk uyum sağlamak için
ellerini göbek hizanda birleştirip
boynunu hafif öne eğip
özür dilersin, fotoğraftakilerden
ben bu fotoğrafa fon olamam dersin
benim gözlerim gökkuşağı görmeden durmaz
ayaklarım patikaların esiridir
ellerim dostlarımın ellerinden ayrılamaz
kalbim;
ah kalbim atmadan duramaz
sırtımda çok yüküm var ama
ben bu fotoğrafta fon olamam dersin
çeker gidersin
Arkana bile bakmadan.
Pilli bebek – Fotoğraf.. 27.02.2012
2 Ekim 2012 Salı
zil sesi melodisi
Kalabalıktan kaçıp kendime yerleştiğim bir zamanda kapım çalsa.
Kimseyi beklemek bi yana hatta bunu umut bile etmeyen ben,
Umarsızca kapıyı çalanın sen olduğunu bilsem ya hissetsem.
Ellerim ve ayaklarım titrese heyecandan ve uzun zamandır süren bir hasret
Bir kapı gıcırtısıyla son bulsa. ne dersin?
Güzel olmaz mı?
Açsam kapıyı, heyecanım derin bir iç geçirmeyle beraber
bütün vücudumu saran ikiye katlanmış bir üzüntüyle dolsa.
Karanlık merdiven boşluğuna bakıp,
kulaklarım merdivenlerden gelen yankılarda arasa seni
ve ben kapı sesini telefonuna zil sesi yapmış
bir gerizekalıya dönüşebilsem o anda.
Geri dönüp o kendimi mahvettiğim,
hapsettiğim evimdeki kargaşa da kulaklarımı
zil sesine kabartıp dakikalarca arasam telefonumu
ve bulduğumda artık sen kapatmış olsan.
Ve en son araman, beni o gün yirminci arayışın olsa.
Efkardan nasıl sarhoş olacağımı şaşırıp
büyük rakıyı tepeleyip içtiğim o gece
sadece son çalışı duymuş olsam bölük pörçük.
Arama kaydını geçtikten sonra
bir de mesaj simgesi olsa ekranda.
O mesajı atanda sen olsan keşke.
Mesajı açıp, kelimelerin en yumuşak tonlarıyla bana
"Evini ya bulamadım ya da adresi yanlış vermişsin,
zira verdiğin adresteki kapı zilini
çok kere çalmama rağmen açan olmadı.
Seni aradım evde misin diye soracaktım,
son çare mesaj attım cevap vermeyince de eve döndüm." desen.
Ve ben her zamanki alelade tavrımı sergileyip
gecenin bir yarısı düşüp sokaklara
adımlarına basarak kokunu takip edip seni bulsam
Ya da sen çıkıp bir köşeden
Nerde kaldın tatlım desen
Öyle işte..
"Beni unutma, beni unutmak bizi unutmaktır."28 Eylül 2012. saat: 01:05
16 Temmuz 2012 Pazartesi
Bilesin
Yıldızlı bir geceye bakarken seni aradı gözlerim
Gündoğumuna kadar beklemeliyim
Biliyorum, farkettim
Her güne sıcak uyanmak seninle
Her güne yeni bir gün gibi bakmak
Bir kaç kısa zamanda olsa
Utangaçlıklarıma saklanan, umarsız
Biçare ve umutsuz gözlerim
Yüzsüzlüklerime saklanan
İç geçirmelerimin yanında
Sözü edilecek şeyler değiller
Her latifenin içinde aranışlarım
Her katliyama serzenişlerim
Haksızlıklara tahammülsüzlüklerim
Sendendir, bilesin...
16.07.2012
Kendime Dönmelerim
Yorgunluklarım kaçırdı beni hayattan
O yüzdendir eninde sonunda
Koşar adım kendime dönmelerim
Bağlanmak zor uğraşmış
Çok istesem de beceremedim
Ne olur inan bana
Uzak bir yerlere giderken dahi
Sana ulaşmalarım kolay olsun istedim
Yalan yok!
Senin hasretini biraz çekmek
Biraz hasretlik çekmek iyi gelirdi bana
Sonunda sana döndüğümde
Seni unutmak mümkün mü?
Sana seni, bana seni hatırlatan
Özleten onca şey varken
16.07.2012
O yüzdendir eninde sonunda
Koşar adım kendime dönmelerim
Bağlanmak zor uğraşmış
Çok istesem de beceremedim
Ne olur inan bana
Uzak bir yerlere giderken dahi
Sana ulaşmalarım kolay olsun istedim
Yalan yok!
Senin hasretini biraz çekmek
Biraz hasretlik çekmek iyi gelirdi bana
Sonunda sana döndüğümde
Seni unutmak mümkün mü?
Sana seni, bana seni hatırlatan
Özleten onca şey varken
16.07.2012
28 Haziran 2012 Perşembe
Mutsuzluk
Mutsuzluk bir hastalıktır, bazıları isteyerek yakalanır bu hastalığa kimisi istemeden kimi de kaçamaz her ne kadar çok isteseler de. Son zamanlarda anladığım ya da anlamlandırdığım çok şey var. Belki çoğunuza anlamsız gelecek söyleyeceklerim belki ne saçmalıyor bu diyeceksiniz. Haklı da olabilirsiniz ya da bende haklı olabilirim.
Hayatı yaşayış ya da algılayışımız biraz değişik açıkçası. Enteresan yani.
Eski, eksik ya da olumsuz yönleri çokça aklımızı meşgul ederken güzel yanları olabildiğince es geçiyoruz sanki. Şahsım adına şunu diyebilirim ki imrenilecek bir işim, süper bir ailem, muhteşem bir arkadaş çevrem var.
Peki. O zaman neden hala yüzün asık ve neden hiç içtenlikle gülümseyen bir halini göremedik diyebilirsiniz. Haklısınız.
İşte size mutsuzluğu bir hayat biçimi haline getirmiş bir adamın hikayesini yazıyorum. Çok uzun zaman oldu böyle gözlerimin içi gülmeyeli. İnanın bende çok açık ve net bir şekilde halen nedenlerini sorguluyorum. Belki de alışkanlık haline geldi.
Bazı şeyleri, olayların ne kadar dışında gibi gözükseler de bir çok insanla aynı açıdan baktığımızı farkettim. Hayata dair saplantılarımın ya da bana saplantı gibi gelen düşüncelerin aslında sadece bana has özellikler olmadıklarını farkettim mesela. Kendimi en özel hissettiğim şeylerde ne kadar basit ve sığ düşüncelerimin olduğunu, kendimi basit, iğreti hissettiğim şeylerde de ne kadar büyük ya da üstün vasıflara sahip olduğumu anladım.
Bu tatil iyi geldi anlayacağınız.
Sabrıma sabır, insanlığıma insanlık kattım. Gözyaşlarımı tanımadığım bir sürü insan için mutlu mesut yuvalarından ettim. Saçlarımı döktüğüm, kalbimi yorduğum, ömrümden geçip giden yıllara abone olan ama şimdilerde nerede ne yaptıklarına dair en ufak bir fikrim olmayan kadınların bile hayatımda ne kadar önemli olduklarını, bana bugüne kadar kaybettirdikleriyle neler kattıklarını anladım.
Yine de onları fazla aklımda tutmaksızın unutmaya karar verdim. Zira geçmişin yükünü omuzlarımdan inmedikçe geleceğe attığım her adımın beni ancak geriye götüreceğini anladım.
Yeni-lenin...
28 Haziran 2012
02.28/Adrasan/Antalya
Hayatı yaşayış ya da algılayışımız biraz değişik açıkçası. Enteresan yani.
Eski, eksik ya da olumsuz yönleri çokça aklımızı meşgul ederken güzel yanları olabildiğince es geçiyoruz sanki. Şahsım adına şunu diyebilirim ki imrenilecek bir işim, süper bir ailem, muhteşem bir arkadaş çevrem var.
Peki. O zaman neden hala yüzün asık ve neden hiç içtenlikle gülümseyen bir halini göremedik diyebilirsiniz. Haklısınız.
İşte size mutsuzluğu bir hayat biçimi haline getirmiş bir adamın hikayesini yazıyorum. Çok uzun zaman oldu böyle gözlerimin içi gülmeyeli. İnanın bende çok açık ve net bir şekilde halen nedenlerini sorguluyorum. Belki de alışkanlık haline geldi.
Bazı şeyleri, olayların ne kadar dışında gibi gözükseler de bir çok insanla aynı açıdan baktığımızı farkettim. Hayata dair saplantılarımın ya da bana saplantı gibi gelen düşüncelerin aslında sadece bana has özellikler olmadıklarını farkettim mesela. Kendimi en özel hissettiğim şeylerde ne kadar basit ve sığ düşüncelerimin olduğunu, kendimi basit, iğreti hissettiğim şeylerde de ne kadar büyük ya da üstün vasıflara sahip olduğumu anladım.
Bu tatil iyi geldi anlayacağınız.
Sabrıma sabır, insanlığıma insanlık kattım. Gözyaşlarımı tanımadığım bir sürü insan için mutlu mesut yuvalarından ettim. Saçlarımı döktüğüm, kalbimi yorduğum, ömrümden geçip giden yıllara abone olan ama şimdilerde nerede ne yaptıklarına dair en ufak bir fikrim olmayan kadınların bile hayatımda ne kadar önemli olduklarını, bana bugüne kadar kaybettirdikleriyle neler kattıklarını anladım.
Yine de onları fazla aklımda tutmaksızın unutmaya karar verdim. Zira geçmişin yükünü omuzlarımdan inmedikçe geleceğe attığım her adımın beni ancak geriye götüreceğini anladım.
Yeni-lenin...
28 Haziran 2012
02.28/Adrasan/Antalya
27 Haziran 2012 Çarşamba
Görüyor musun?
Görüyor musun?
Neyi diye sorma sakın
Sadece bak,
Ama bakmak için değil,
Görmek için bak
Kimsenin göremediğini
Herkesten sakladığımı
Görmek için bak
Ya da sadece iç geçirmek için
Düşünmeden bak...
Yapabilir misin?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)