24 Mayıs 2013 Cuma

BEHZAT Ç. Anısına

Daha başlangıcından az çok içeriğini anladığım bir diziydi. Hiç tereddüt etmeden ilk bölümden başlayarak izlemeye başladım. Bir sürü yerli yabancı dizi izledim, izliyorum. Ama bana gördüğüm görebileceğim en iyi dizi başlangıcını yaşatmış dizidir behzat ç. İşte o bölümden replikler;
******************************************************************************
Babamın öldüğü gün birine aşık olmuştum.. bazen öyle olur, her şey üst üste gelir.. polis olmasaydım katil olurdum, çünkü sahici bir sarsıntı sahte bir dengeden iyidir.. binlerce ceset, binlerce katil ve bir evlilik gördüm.. 

Seni intihar ettiğin gün tanıdım kızım, seninle o gün barıştık.. şimdi sadece geceleri yapayalnız ve yalınayak anlayabildiğim şeyler var.. şimdi benim de yalanlara inanmaya ihtiyacım var, bütün çaresiz insanlar gibi, dağılan bir okul gibi..

Acılarımız da birbirine benziyor artık kızım, birbirine benzeyen parmaklar gibi, ama her birinin eşsiz bir izi var..

Bazen gözlerim doluyor karanlıkta.. ama fısır fısır konuşmaya başlıyorsun yine kulağımın dibinde, hiç susmuyorsun.. ağlamama asla müsaade etmiyorsun.. "Her şey affedildi babacık" diyorsun.. "Hiç ayrılmayacağız" diyorsun.. keşke hep yanında olsaydım diyorum öyle konuştuğunu duyunca..

"Bu kış çok kar yağar belki beraber kayboluruz" diyorsun sen bana.. ama kar taneleri birbirine benzemez ki kızım.. cesetler de benzemez.. ama bir cinayet başka bir cinayeti hatırlatır her zaman.. koşan atlar, düşen atları hatırlatır.. yağmur yağar, durur, tekrar başlar..

Yanlış yolda yürümek doğru yolda beklemekten iyidir.. beşikten mezara kadar.. karanlıkta herkesle çarpışabilir insan..

yalan mı söylüyorum sana? affet kızım, affet..

Bir sürü doğru söyledik ama, hiç burnumuz kısalmadı ki kızım..

******************************************************************************
Çok güldüğüm, çok eğlendiğim arada çokça hayatı sorguladığım, neleri gözardı ettiğimi bana hatırlatan bir diziydi. boşluğu dolmayacak eminim. Ama son bölümüyle aslında başımıza ne gelirse gelsin, yaşamak, umut etmek, sevmek için illa ki bir bahanesi olacaktır insana dedirterek bitmiştir. Emeği geçen herkese teşekkürler.

İşte son replik ve hafızalardan silinmeyecek olan o kare...



"Benim arabam var, istediğim yere giderim."






" Dönersin"


Dönersin gecenin siyahında bilinmedik bir yolun köşesinden hayatın içine, belki de en derinlerinde bir yere, ayağında altı delik, bastığın yerdeki suların hepsini içine alan parmakların için üstü kapalı havuz edası veren pabuçların.
Zatüre olma ihtimali seni bağlamaz, Seni bağlayan bu şehrin sınırlarıdır, gecelerin gündüzlerin sınırları... Köşeden döndüğünde adımı bastığın sularında ıslandığın bu şehrin sınırları…
Ana caddelerinde rüzgarın havaya savurduğu parfümlerin o güzelim nahoş kokuları sokak aralarında bir çöp kutusunun kenarına sızmış, bir elinde şarabı, bir elinde sigarasıyla yarı ayık, yarı sarhoş olan senin burnundan ciğerlerine dolar yavaş yavaş. Sonra bir yerlerden tanıdığını anlarsın bu kokuyu daha bir derin çekersin gelmez, bir esintinin son perdesidir aldığın koku. Belki kokunun sahibi ana caddede bir taksiye binmiş evine yol alırken, sen onun, o olma ihtimaliyle sarılırsın şaraba ve sigaraya. Gece uzundur, öldürür insanı. Uyusan, sabah olur, sana göre değildir sabah. Kaçacak, sığınacak yerin yoktur, sığındığın çöp tenekesinden başka.
Teşhirin kralı, yüz buruşturmaların, acımasız ve acıyan bakışların merkezi olursun. Uyumasan! Üstünde, sana ve haline acıyan bir mağaza sahibinin verdiği daha neredeyse gıcır gıcır denebilecek kıyafetlerin, sabaha çıkamama endişesi sarar.
Çıplak olmak, çıplak kalmak değildir korkun. Aksine sana göre zaten insanlar çıplaktır. Giysiler bedenleri örter, sana göre ruhlar çıplaktır. Ruhunu atıp sokağa dolaşan sen ise özgürsündür. Herkes gibi düzene uymamış ruhunu ve bedenini bu metropol de şeytana satmaktan kaçmışsındır.
Nedendir bilinmez şeytan o gün bugündür bulaşmamıştır. Ne hırsızlık yap telkinleri olmuştur sana, ne de bu gidişle olacağını düşünmektesindir.
Belki de bunu sağlayan şey, senin şeytanın ta kendisi olmandır…